31 Ocak 2014 Cuma

Ece Ayhan’ın yazdığı ‘çocuk romanı’ nerede?

 

ece ayhan16 Ekim 1980 tarihli mektupta Ece Ayhan ‘çocuk romanı’ yazdığından söz ediyor ve Arif Damar’dan uygun bir yayınevi bulmasını istiyor. Bitip bitmediğini dahi bilemediğimiz ve edebiyat tarihimiz için önem taşıyan roman dosyasının nerede olduğu meçhul. 
İşte o önemli mektup:
Kardeşim Arif,
(…) Ege’yi yolcu ettikten sonra ver elini Eceabat! Sanıyorum aşağı yukarı yılbaşına dek buralardayım. (…)
Bir bakıma köye gelmem iyi olmuştur diyorum; İstanbul’da bir iş bulmayı burada bekliyeceğim, bir iş artık benim için zorunlu duruma gelmiştir; oğlanın vergi sorunlarını öyle çözümleyeceğim, benim sorunlarımı, annemin sorunlarını v.s. Velhasıl iş bulmaktan başkaca bir çözüm yolu gözükmüyor gözükmiyecek.
Ben ‘bir çocuk romanı’ yazıyorum, üç-dört günde yarım sayfa ancak olabiliyor. Gerçekten sıfır tüketilmiştir. Senden dileğim şudur; çocuk romanlarıyla hangi yayınevi ilgileniyor, yazı makinesi sayfası kaça, ya da forması, ya da toptan ne veriyorlar, aşağı yukarı kaç sayfa istenir?.. bunları bunlar gibi şeyleri bana bildirebilirsen sevinirim sevineceğim. Ege’yi Ankara’ya öyle göndermek zorunda kaldım ister istemez, kendim de köye öyle geldim. Biliyorum, kıran kırana bir ortamdayız ve kesinlikle bir insan toplumu içinde bulunmuyoruz ama umut umuttur.
(…)
ECE AYHAN
Ece Ayhan’dan Arif Damar’a Mektup (6 Ekim 1980)
Hayâl Dergisi, Ocak 2014, Sayı: 48 (Mektup Özel Sayısı-II), s.16

Benim Bir Karışım”: Her karışta yeni bir cevap, farklı bir dünya!

 


Her yaştan kitapseverin zevkle okuduğu “Gülümseten Öyküler” dizisinin yaratıcısı, mizah ustası Behiç Ak, yazıp resimlediği “Tombiş Kitaplar” dizisinin ilk kitabıyla bu kez minik okurlarıyla buluşuyor. Yaşadığımız zamana kendine özgü çizgileri ve öyküleriyle hayat veren sanatçı, meraklı Memo ve arkadaşı Tombiş’in bu ilk öyküsünde, bir karışın kaç farklı anlama gelebildiğini ilgi çekici bir kurguyla anlatıyor. Çocukların kendi sorularını sormaları, kendi öykülerini yaratmaları için esin kaynağı olan Behiç Ak, kitabında onları fikir ve anlam üretmeye özendirirken gelecekteki felsefe okumalarının da yolunu açıyor. Günışığı Kitaplığı’nın özenli bir tasarımla yeniden biçimlediği dizinin ikinci kitabı Bizim Tombiş Taştan Hiç Anlamıyor çok yakında kitapçı raflarında.

Çocuklara kitapları nasıl sevdirirsiniz?

78158183-thinkstock-anne-kiz-anne-cocuk-kitap-okuma-glrKitap okuma alışkanlığı, çocuklara büyük bir hayal gücü katmasının yanı sıra öğrenme kabiliyetlerinin gelişmesine de yardımcı olur. Pek çok çocuk, kitap okumayı sıkıcı buluyor ve her fırsatta bu aktiviteyi yapmaktan kaçıyor. Onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmakta ise en büyük görev ebeveynlere düşüyor. İşte adım adım çocuklara kitap okumayı sevdirmenin yolları…

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kedilerin Felsefesi Filozofların Kedileri

      
               “Felsefecilerin aklı selim işlerle uğraşmadığını çünkü zaten felsefenin uygulamaya dair olmadığını ve gerçeklikten kopuk olduğunu,” düşünseniz bile bunu bir felsefeciye asla söylememeniz gerekir. Çünkü umulmadık bir gündelik hayat deneyiminden yola çıkarak aksini kolayca kanıtlayabilirler.
noname               Evindeki iktidarı çoktan iki kedisine kaptırmış olan felsefeci Federica Sgarbi de bir arkadaşından işittiği bu sözlere inat, yaşadığı şehirdeki bir hayvan barınağına gider ve oradaki kedilere bir yuva bulmak üzere felsefenin aracılığına başvurur. Tabii bu konuda en önemli yardımcıları Immanuel Kant’tan Bertrand Russell’a pek çok filozof olacaktır.“ Filozoflar da tıpkı edebiyatçılar gibi kedisiz yapamamışlardır. Birlikte yaşadıkları kedileriyle ilişkilerini; hayvan sevgisi, bakımı, evlat edinilmesi gibi konuların ötesinde ele almışlar ve bir anlamda “Kedilerin Felsefesi”ni oluşturmuşlardır. Harold Weiss’in “Bir kedi asla alelade bir kitabın üzerinde uyumaz” sözüyle dikkat çektiği gibi “Filozofların Kedileri” de özeldir. Kitapta bu ikili ilişkiye dair pek çok örnek paylaşılıyor. Ortalıkta görünür görünmez hemen dikkatleri üzerilerine toplayan sevimli, yaramaz yavru kedilerden çok, “feleğin tokadını yemiş, yaşını başını almış, kişilikleri oturmuş” kedilere birer yuva bulmaya çalışan Sgarbi, kendi geliştirdiği tarzda, bu can yoldaşı hayvanlarla olan deneyimlerinden yola çıkarak kedilerin felsefesini oluşturuyor. Başlangıcı sırnaşık bir dokunuş olan felsefeyi kim istemez ki?” Kucağınızda bir kediyle daha da keyifle okunacak bir kitap…(edebiyat haber)

9 Ocak 2014 Perşembe

20. YÜZYILIN EN İYİ 20 ROMANI

CCColombiya Üniversitesi bünyesinde yayıncılık faaliyetleri gösteren “Columbia Publishing Course”, 21 Haziran 1998′de 20. yüzyılın dikkate değer en önemli romanlarını bir liste şeklinde hazırlayıp yayınladı. Listenin zirvesinde Muhteşem Gatsby adlı romanı ile F. Scott Fitzgerald yer alırken Faulkner, Orwell, Steinbeck, Joyce gibi isimlerin birden fazla romanı ile listeye girmesi dikkat çekti. İşte o liste: 

1. Muhteşem Gatsby - F. Scott Fitzgerald
2. Çavdar Tarlasında Çocuklar - J.D. Salinger
3. Gazap Üzümleri - John Steinbeck
4. Bülbülü Öldürmek - Harper Lee
5. Renklerden Moru - Alice Walker
6. Ulysses - James Joyce
7. Sevilen – Toni Morrison
8. Sineklerin Tanrısı - William Golding
9. 1984 - George Orwell
10. Ses ve Öfke - William Faulkner
11. Lolita - Vladmir Nabokov
12. Fareler ve İnsanlar - John Steinbeck
13. Charlotte’un Sevgi Ağı - E.B. White
14. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi - James Joyce
15. Madde 22 - Joseph Heller
16. Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley
17. Hayvan Çiftliği - George Orwell
18. Güneş de Doğar - Ernest Hemingway
19. Döşeğimde Ölürken - William Faulkner
20. Silahlara Veda - Ernest Hemingway
edebiyathaber.net (9 Ocak 2014)

4 Ocak 2014 Cumartesi

GARGANTUA'YI OKUDUNUZ MU?

François Rabelais (1483-1494):
Fransız Rönesans döneminin önemli yazarlarındandır. Döneminin doktoru, keşişi ve düşünürüdür.Bir baba ile oğlunun hikayelerinden oluşan ve gayet açık saçık bir fantezi güldürü olan felsefi eseri Gargantua and Pantagruel 'baş yapıtıdır. Avrupa ve Batı edebiyatının kurucularından kabul edilmektedir. Hümanizmin öncülerindendir.


Rabelias’ın Gargantua’sı Avrupa entellektüel zihniyetini derinden etkilemiştir. Eser Ortaçağ düşüncesinin karanlığı ile eski Yunan felsefesinin aydınlığı arasındadır.
 Eser için bugünkü fantastik edebiyatın atası denilebilir.
Baştan sona bir şenlik havası hâkimdir metinde. Mesela, sevimli devimiz annesinin kulağından gelir dünyaya. Sonra bebeğin geçmişini takdim eder, soyunu sopunu, asaletini sergiler Rabelais. Ardından çocukluk yılları ve eğitim dönemine geçer.

Okurken sanki bugun yazılmış hissini okuyucua uyandıracak kadar çağdaş olan eseri okumaktan zevk alacağınızı ve  kahkalarınızı tutamayacağınızı düşünüyorum.





1 Ocak 2014 Çarşamba

BOOK THIEF (KİTAP HIRSIZI)

image14-200x240Kitap Hırsızı 25 Nisan’da gösterime giriyor Okuma listeme ekleMarkus Zusak’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan “Book Thief” adlı filmin Oscar Ödülleri’ne de yetişerek dahil olacağı bildirildi.
                                       İkinci Dünya Savaşı dönemi, kitaplara düşkün Alman bir kız çocuğu, savaşın etkileri, evdeki sığınmacı Yahudi çocuk ve soykırım… Tüm bunlar Oscar Ödülleri jürisi için oldukça yeterli sebepler gibi görünüyor. Türkiye için vizyon tarihi 25 Nisan 2014 olarak belirlenmiş. Türkiyeli kitapseverlerin merakla beklediği film için beklentiler epey yüksek.

Sizce çocukluk nedir?

 

511-19122013184834Gönlünce oyun oynamak, uzun yaz tatillerinin tadını çıkarmak, saatlerce çizgi film izlemek, uçurtma uçurmak, sorumluluktan uzak rahat bir yaşam sürmek…
Soru size basit gelmiş olabilir. Ama emin olun yanıtı hiç de sandığınız kadar kolay değil.
Öğretmenleri “Çocukluk nedir? Bununla ilgili en az otuz sayfalık bir proje ödevi hazırlayacaksınız,” dediğinde Arda ve sınıf arkadaşlarını büyük bir telaş sarar. Hepsinin bildiği, bizzat yaşadığı bir şeydir çocukluk. Fakat bunu kâğıda döküp anlatmak hiç de kolay değildir. Arda’ya soracak olursanız çocukluk zorlu bir mücadele. Sürekli ders çalışmak, ödev yapmak, bakkala gitmek, azar işitmek derken günler peşi sıra geçip gidiyor. Oysa yetişkinlerin algısına göre çocukluk renkli anılarla dolu bambaşka bir serüven. Geç kalmadan birileri Arda’ya çocukluğun gülen yüzünü göstermeli. Neyse ki servis şoförü Adnan amcanın Arda’nın ödevine yardımcı olacak harika bir fikri var: Sihirli sözcükler…

Frenküzümü hikâyesinde Nikolay’ın kardeşi söyler:

  “Güçlülerin küstahlığı, avareliği, zayıfların cahilliği, yabaniliği, her yerde aklın alamayacağı bir yoksulluk, darlık, soysuzlaşma, sarhoşluk, ikiyüzlülük, yalan… bununla birlikte bütün evlerde, sokaklarda sessizlik, güvenlik; kentlerde yaşayan ellibin kişinin içinde bağıracak, öfkesini yüksek sesle haykıracak bir kişi yok. Yiyecek almak için pazarda gezenleri, gündüz yiyen, gece uyuyanları, saçma konuşanları, evlenen, ihtiyarlanan, ölülerini sessiz sedasız mezarlığa taşıyanları görüyoruz, ama acı çekenleri görmüyoruz, duymuyoruz; hayatta korkunç olan şeylerde kulis arkasında bir yerlerde geçiyor. Herkes sessiz, herkes rahat. Protesto eden yalnız dilsiz istatistik: Şu kadar insan çıldırdı, şu kadar içildi, şu kadar insan gıdasızlıktan öldü. (…) Bu susma olmasa mutluluk imkânsız olurdu. Bu genel bir hipnoz.”