24 Mart 2014 Pazartesi

KOCAELİ'DE "NEHİR"E GİRMEK



Jez Butterworth' un yazdığı Haluk Bilginer'in yönettiği ve kısır ask döngüsünün işlendiği, bir oyun. Oyuncular herkesin yakından tanıdığı büyük usta Haluk Bilginer, Ayça Bingöl ve Canan Ergüder. Dekordaki ayrıntılar, ışık ve müzikler harikaydı. izleyene sanki odanın bir köşesinde oturuyormuşsunuz duygusunu yaşatması harikaydı. Oyun yaklaşık 70 dk. sürüyor. Akıcı, ağızda hoş bir tat bırakan, samimi bir oyun. İzlerken ben bu oyunun neresindeyim diye düşünüyorsunuz. Hemen herkesin yaşadığı, ne aradığını bilememiş olmanın vermiş olduğu şaşkınlığı ve karmaşayı çok güzel anlatmış. Nehir ve su imgeleri çok iyi seçilmiş bence. Nehir "hayatı" sembolize ederken, bir şeylerin bizim elimizde olmadan akıp gitmesi, kaybediş; tam olarak sözlerini hatırlayamasam da "nehir de seni görebildi mi peki?" sorusu insanoğlunun hayatta iz bırakabilmesi açısından çok manidardı. Kadının yüksek bir kayadan çırılçıplak nehre atladığını anlatıldığı sahne müthişti. Oyunda adam bu sahneyi, kadını "dürüst ve çok cesur" göründüğünü ve kendisinin de öyle olması gerektiğini söylerken bence her kadın kendinden bir şeyler buluyordur. Biz kadınlar hayat karşısında gerçekten de öyle değil miyiz? Balıklama atlarız genelde:) Kadın karakterlere baktığınızda hepsinin Hemen hemen aynı kişilik özellikleri taşıdığı görülüyor. Heyecanlı, coşkulu, hızlı konuşan, neşeli tipler ve hiç birinin adı yok. oyunda bahsedilen sadece bir balıkçı Danny var. Onun haricinde isim geçmiyor. Bu da çok anlamlı geldi. Aynı İnsan tipleri ve aynı olaylar... İsim önemli değil.... Basit ama gerçek bir oyun. İzlenmeye değer. İyi seyirler....

3 Mart 2014 Pazartesi

DELİ ÇOCUĞUN GÜNCESİ'Nİ OKUDUNUZ MU?

                              
En büyük delilik insanın kendi tımarhanesinden kaçması, bu kitapta çocukluğunuza dair bir şeyleri çok göreceksiniz.
“Büyümemde, delirmemde, yalnızlığımda emeği geçen herkesin gözlerinden öperim”  Deli Çocuğun Güncesi / Özgür Bacaksız.

                             Yazar kendi penceresinden bir oyun seyretmiş ve bunu en iyisi anlatayım demiş. Böyle bir kitap "Deli Çocuğun Güncesi"... Bir çırpıda okuyabileceğiniz, okurken kafanızı boşaltabileceğiniz bir not defteri sanki. Bir yolculuk esnasında okunursa sonrasında otobüsün penceresinden dışarıyı seyrederken bulacaksınız kendinizi...

           "Büyümemde, delirmemde, yalnızlığımda emeği geçen herkesin gözlerinden öperim."