
İşte o önemli mektup:
“Kardeşim Arif,
(…) Ege’yi yolcu ettikten sonra ver elini Eceabat! Sanıyorum aşağı yukarı yılbaşına dek buralardayım. (…)Ece Ayhan’dan Arif Damar’a Mektup (6 Ekim 1980)
Bir bakıma köye gelmem iyi olmuştur diyorum; İstanbul’da bir iş bulmayı burada bekliyeceğim, bir iş artık benim için zorunlu duruma gelmiştir; oğlanın vergi sorunlarını öyle çözümleyeceğim, benim sorunlarımı, annemin sorunlarını v.s. Velhasıl iş bulmaktan başkaca bir çözüm yolu gözükmüyor gözükmiyecek.
Ben ‘bir çocuk romanı’ yazıyorum, üç-dört günde yarım sayfa ancak olabiliyor. Gerçekten sıfır tüketilmiştir. Senden dileğim şudur; çocuk romanlarıyla hangi yayınevi ilgileniyor, yazı makinesi sayfası kaça, ya da forması, ya da toptan ne veriyorlar, aşağı yukarı kaç sayfa istenir?.. bunları bunlar gibi şeyleri bana bildirebilirsen sevinirim sevineceğim. Ege’yi Ankara’ya öyle göndermek zorunda kaldım ister istemez, kendim de köye öyle geldim. Biliyorum, kıran kırana bir ortamdayız ve kesinlikle bir insan toplumu içinde bulunmuyoruz ama umut umuttur.
(…)
ECE AYHAN
Hayâl Dergisi, Ocak 2014, Sayı: 48 (Mektup Özel Sayısı-II), s.16