Avuçlarımda
sıcacık bir hayat hikâyesi var. Sıcak, samimi ve gurur duyulacak bir hayat
hikâyesi… Herkes gibi takdir ettiğim Türkan Saylan’ın hayatını okuduğumda ona
olan hayranlığım on kat daha arttı. Ömrünü, ülkesi ve ülkesinin insanları için
harcamış; mesleğine âşık bir insan… Bir profesörün insani duygularını
kaybetmeden aklın ve vicdanın yolunda hiç yılmadan yürünebileceğini gösterdiği
örnek bir hayat Türkan Saylan’ın hayatı.
Türkan doktor, iki
kere vereme yakalanıyor. Biri hamileliği sırasında hem de. Buna rağmen
ihtisasını tamamlıyor, yürümeyen iki evlilik bitiriyor. Burs kazanıyor ve İngiltere’ye
gidiyor. Bu arada iki çocuğunu da yalnız büyütüyor. Çapa’da doçent oluyor. İkinci yabancı dil için
Fransa’ya gidiyor. Burada Lepra çalışmaları yapıyor. Bakırköy Ruh ve Sinir
hastalıları hastanesinde cüzzam pavyonlarında çalışmaya başlıyor. Cüzzamla
Savaş Derneği’ni kuruyor. İngiltere’de bununla ilgili çalışmalar yapıyor ve bunları
burada uyguluyor. Bu arada tezini yazıyor ve profesör oluyor, Lepra Araştırma
ve Uygulama Merkezi’nde müdürlük yapıyor. İngiltere dermatologlarının ünlü
kulübü Dowling Club’ın onur üyesi seçiliyor. Dermatolojinin Anabilim Dalı Başkanlığı’na
atanıyor. ÇYDD’yi kuruyor. Anadolu’nun en ücra köşelerinde gönüllü genç
doktorlarla cüzzam taramaları yapıyor. Bu insanların iyileşebileceğini ve diğer
insanlar gibi sosyal hayatın içerisinde dışlanmadan yaşayabileceğini herkese
kanıtlıyor. Sadece bu insanları iyileştirmekle kalmıyor onların hayatlarının
geri kalan kısmında da yanında oluyor. İş sahibi yapıyor, yuva kuracaklara
yardımcı oluyor, çocukları olduklarında o çocuklara eğitim bursu bularak bir
ömür boyu onların yanına oluyor ve Türkan hoca söyle diyor: Çünkü hekimlik acılara
eğilmektir, acıları dinlemektir, acıları dindirmektir. Sonsuz özveri ister. Bence bu söz onun nasıl bir yüreğe sahip
olduğunu en acık şekilde bize anlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder