Sigmund Freud: “Yaratıcı yazar, bir çocuğun oyun oynarken yaptığını yapar”
Sigmund Freud, zamanının önemli bir bölümünü rüyanın psikolojisini keşfetmeye ayırmıştı, ancak 1908′de, fantaziyle yaratıcılığın kesiştiği noktaya odaklanan Freud, “Yaratıcı Yazarlık ve Hayal Kurma” isimli bir makale yazdı.
Onun teorileri bazı çelişkiler barındırsa da, psikolojinin modern anlayışı içinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor.
Tahmin edileceği gibi, Freud önce öznelerinin çocukluklarındaki izlerini araştırarak işe başladı ve yaratıcı yazarlıkta duygusal yatırımın önemini vurguladı:
“Çocukluk dönemindeki hayal kurma eyleminin ilk izlerine bakmamız gerekmez mi? Çocuğun en sevdiği ve en dikkatli yaptığı iş oyun oynamaktır. Bizler her çocuğun oyun oynarken yaratıcı bir yazar gibi davrandığını, kendi dünyasını yarattığını, dolayısıyla da kendisini mutlu eden şeyleri yeniden düzenlediğini söyleyemez miyiz?
Bir çocuğun kendi kurduğu dünyayı ciddiye almadığını düşünmek yanlış olur. Bunun aksine, her çocuk kendi oynadığı oyunu ciddiye alır ve işin içine duygularını da katar. Oyunun zıddı ciddi olan değil, gerçek olandır.
Her çocuk, oyun dünyasına kattığı duygularını gerçeklikten iyi bir şekilde ayırır ve hayal ettiği nesneler ve olaylar ile gerçek dünyanın somut ve görülebilir şeyleri arasında bağlantı kurmayı sever. İşte bu bağlantılar çocuk oyununu fantaziden ayırır.
Yaratıcı yazar da, bir çocuğun oyun oynarken yaptığını yapar. Ciddiye aldığı bir fantazi dünyası yaratır ve onu gerçeklikten keskin bir şekilde ayırarak duygularını katar.”
Freud daha sonra, Henry Miller’ın ondan 30 yıl sonra yaptığı ünlü yaratıcılık rutinindeki gibi yaratıcı sürecin zaman çizelgesine odaklanır:
“Fantazinin zamanla ilişkisi çok önemlidir. Fantazinin bizim algılayış gücümüzün belirlediği 3 zaman dilimi arasında dolaştığını söyleyebiliriz. Zihin, ait olduğu öznenin temel arzularını harekete geçiren bazı güncel izlenimlerle, durumlarla ilişki içindedir. Öznenin temel arzularını harekete geçiren bir durum oluştuğunda zihin, bellekte yer alan bu arzunun tatmin edildiği daha önceki tecrübelere geri döner ve o anki arzuyu tatmin edecek gelecekle alakalı bir durum yaratır.
Zihnin yarattığı şey kaynağını, uyaran durumdan ve bellekten alan bir hayal ya da fantazidir.
Böylece geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek; içlerinden geçen arzu sayesinde bir arada yer alır.”
Freud, yaratıcı yazarlıkla oyunun paralelliğini sentezler:
“Hayal kurma gibi bir parça yaratıcı yazarlık, çocuklukta oynanan oyunun devamıdır ve onun yerini alır. ”
Freud bizim hayallerimizin gizli doğasını araştırmaya devam eder ve hayallerimizi başkalarıyla paylaşmamızı engelleyen bir utangaçlığın olduğunu iddia eder. Ayrıca Freud yaratıcı yazarın fantezilerini açıklarken alınan zevki nasıl aştığını da açıklar:
“Yazarın bunu nasıl başardığı onun en kutsal sırrıdır; temel sanat poetikası, her bir egosuyla diğerleri arasında yükselen engeller ile bağlantı kuran bizlerin iğrenme hissini aşma tekniğini bulmamıza bağlıdır. Bu teknikle kullanılabilecek metotlardan ikisini tahmin edebiliriz.
Yazar, kendi egoistik hayallerinin karakterini değiştirerek ya da gizleyerek yumuşatır ve bizi fantazilerinin sunumuyla zevkin tamamen usule uygun halini -bu estetiktir- göstererek ayartır. Biz daha derinlerdeki ruhsal kaynaklardan elde edilen daha büyük hazları olanaklı kılan bu duruma teşvik payı ya da ön haz ismini veririz.
Bence, yaratıcı bir yazarın bize sunduğu tüm estetik hazlar bu tür bir ön hazın özelliğidir ve bizim yaratıcı bir çalışmadaki gerçek beğenimiz zihnimizdeki gerilimlerin özgürleşmesiyle ortaya çıkar. Hatta bu etkinin az olmaması yazarın bize kendimizi suçlamadan ya da utanma hissetmeden kendi hayallerimizi beğenme imkanı vermesinden kaynaklanır denilebilir.
Çeviri: Barış Berhem Acar
Onun teorileri bazı çelişkiler barındırsa da, psikolojinin modern anlayışı içinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor.
Tahmin edileceği gibi, Freud önce öznelerinin çocukluklarındaki izlerini araştırarak işe başladı ve yaratıcı yazarlıkta duygusal yatırımın önemini vurguladı:
“Çocukluk dönemindeki hayal kurma eyleminin ilk izlerine bakmamız gerekmez mi? Çocuğun en sevdiği ve en dikkatli yaptığı iş oyun oynamaktır. Bizler her çocuğun oyun oynarken yaratıcı bir yazar gibi davrandığını, kendi dünyasını yarattığını, dolayısıyla da kendisini mutlu eden şeyleri yeniden düzenlediğini söyleyemez miyiz?
Bir çocuğun kendi kurduğu dünyayı ciddiye almadığını düşünmek yanlış olur. Bunun aksine, her çocuk kendi oynadığı oyunu ciddiye alır ve işin içine duygularını da katar. Oyunun zıddı ciddi olan değil, gerçek olandır.
Her çocuk, oyun dünyasına kattığı duygularını gerçeklikten iyi bir şekilde ayırır ve hayal ettiği nesneler ve olaylar ile gerçek dünyanın somut ve görülebilir şeyleri arasında bağlantı kurmayı sever. İşte bu bağlantılar çocuk oyununu fantaziden ayırır.
Yaratıcı yazar da, bir çocuğun oyun oynarken yaptığını yapar. Ciddiye aldığı bir fantazi dünyası yaratır ve onu gerçeklikten keskin bir şekilde ayırarak duygularını katar.”
Freud daha sonra, Henry Miller’ın ondan 30 yıl sonra yaptığı ünlü yaratıcılık rutinindeki gibi yaratıcı sürecin zaman çizelgesine odaklanır:
“Fantazinin zamanla ilişkisi çok önemlidir. Fantazinin bizim algılayış gücümüzün belirlediği 3 zaman dilimi arasında dolaştığını söyleyebiliriz. Zihin, ait olduğu öznenin temel arzularını harekete geçiren bazı güncel izlenimlerle, durumlarla ilişki içindedir. Öznenin temel arzularını harekete geçiren bir durum oluştuğunda zihin, bellekte yer alan bu arzunun tatmin edildiği daha önceki tecrübelere geri döner ve o anki arzuyu tatmin edecek gelecekle alakalı bir durum yaratır.
Zihnin yarattığı şey kaynağını, uyaran durumdan ve bellekten alan bir hayal ya da fantazidir.
Böylece geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek; içlerinden geçen arzu sayesinde bir arada yer alır.”
Freud, yaratıcı yazarlıkla oyunun paralelliğini sentezler:
“Hayal kurma gibi bir parça yaratıcı yazarlık, çocuklukta oynanan oyunun devamıdır ve onun yerini alır. ”
Freud bizim hayallerimizin gizli doğasını araştırmaya devam eder ve hayallerimizi başkalarıyla paylaşmamızı engelleyen bir utangaçlığın olduğunu iddia eder. Ayrıca Freud yaratıcı yazarın fantezilerini açıklarken alınan zevki nasıl aştığını da açıklar:
“Yazarın bunu nasıl başardığı onun en kutsal sırrıdır; temel sanat poetikası, her bir egosuyla diğerleri arasında yükselen engeller ile bağlantı kuran bizlerin iğrenme hissini aşma tekniğini bulmamıza bağlıdır. Bu teknikle kullanılabilecek metotlardan ikisini tahmin edebiliriz.
Yazar, kendi egoistik hayallerinin karakterini değiştirerek ya da gizleyerek yumuşatır ve bizi fantazilerinin sunumuyla zevkin tamamen usule uygun halini -bu estetiktir- göstererek ayartır. Biz daha derinlerdeki ruhsal kaynaklardan elde edilen daha büyük hazları olanaklı kılan bu duruma teşvik payı ya da ön haz ismini veririz.
Bence, yaratıcı bir yazarın bize sunduğu tüm estetik hazlar bu tür bir ön hazın özelliğidir ve bizim yaratıcı bir çalışmadaki gerçek beğenimiz zihnimizdeki gerilimlerin özgürleşmesiyle ortaya çıkar. Hatta bu etkinin az olmaması yazarın bize kendimizi suçlamadan ya da utanma hissetmeden kendi hayallerimizi beğenme imkanı vermesinden kaynaklanır denilebilir.
Çeviri: Barış Berhem Acar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder